Lavinia’nın Öyküsü
Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar. Yanımda kal. Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin. Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim Sen de bilme, Lavinia.
Kendimizi Feridun Düzağaç’ın mükemmel yorumuna bırakarak bu güzel şiirin öyküsünü okumaya başlayalım…
Lavinia aşk, lavinia hüzün… Lavinia sadece bir şiir değil, bir kara sevda… Lavinia ölüm çiçeği demek. Şair ölüm çiçeğini koklamış bir yolcu… Asla sonu olmayacak bir yola çıkmış bir yolcu… Ama aşk zaten ulaşamamak değil mi?
Lavinia, Asaf‘ın okul yıllarında âşık olduğu bir kıza yazdığı şiir, karşılıksız bir aşkı anlatan…
Bir erkeğin günün en güzel saatlerini, gün batımından sonrasını geçirmek istediği kadındı, gitmesin, hep kalsın istenendi Lavinia.İnceydi, kırılgandı, küçücük bir esintide bile üşürdü, onu korumak, kollamak, bir ceketi usulca omuzlarına sarmak gerekirdi.Öyle nazlıydı ki; güzel yalanlarla geçirmek isterdi ömrünü. Yalanların insanı en sert hakikatlerden bile daha çok inciteceğini unutarak…Bir büyük sırdı. Adı gizlenen ama hiç unutulmayan. Erkeğin ve şairin sırrı…Özdemir Asaf’ın meşhur şiiri sayesinde bildiğimiz en güzel hayallerden biri oldu Lavinia ve hiç gitmedi bir daha, kaldı…
Şair, Lavinia şiirini yazdıktan sonra şiir yarışmalarından birine göndermeye karar verir. Şiir o kadar çok beğenilir ki yarışmayı birincilikle kazanır.
Sonuçlar açıklandıktan hemen sonra şairden şiirini kürsüde okuması istenir. Asaf bu teklifi geri çevirmez.
Şiiri okuduğu salondaki misafirler arasında Asaf’ın âşık olduğu o kız da vardır. Nedendir bilinmez ancak şiir okunduğunda kız salonu terk eder… O güzel şiiri dinlemeden gitmiştir Lavinia. Ölüm çiçeği…
Uğruna şiir yazılan bu kadın olağanüstü cazibesiyle yaşadığı dönemin entelektüelleri ve sanatçıları arasında çok gezmiş, epey kalp çalıp can yakmış olan Mevhibe Meziyet Beyat’dır….
Her yerde onun güzelliği, tatlılığı, zekası konuşuluyor, herkes onun kahkahasının peşinden koşuyormuş. Şiirlere ve hikayelere girecek kadar etkilemiş genç yazar ve şairleri…
Ancak Mevhibe Hanım’ın Özdemir Asaf’a karşı en ufak bir ilgisi yoktur. Asaf’a yıllar sonra dillere destan olacak bir şiir yazdıran bu aşk, karşılıksız ve umutsuzdur…
Talih, Özdemir Asaf’la Lavinia’yı hiçbir zaman bir araya getirmemiş, yalnızca şiirde ve şairin yüreğinde yaşatmıştır.
Peki kimdir bu unutulmaz şiire ilham veren kadın?
2 Mayıs 1925’te İstanbul’da doğmuş hepimizin Lavinia diye tanıdığı Mevhibe Beyat. Eski bir valinin kızı olan Beyat, Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra resim öğretmenliği ve stilistlik yapmış. O kadar güzel bir kadınmış ki bu sebepten bir çok erkeğin kalbini yakmış.
Mevhibe Hanım’ın en yakın dostları arasında olan Melda Kaptan, arkadaşına olan bu yoğun ilgi hakkında yazmış olduğu kitabında şunları söylemiş:
“Öylesine özel ve farklı bir kadındı ki, kitap yazsanız yetmez.”
ve şöyle sorulmuş:
Niçin bütün erkekler aşık oluyordu Mevhibe Beyat’a; sırf güzelliği, albenisi yüzünden mi?
Cevap şu olmuş:
“Korkunç bir sezgi gücü vardı Mevhibe”nin. Yüzünüze bakar bakmaz, sizi tanır, anlar, ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi. Özdemir Asaf bu yüzden ona “Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı” demişti. Çok keskin gözleri vardı.”
Çiçekler sevildikçe büyür. Gitme…Çiçeklerim seninle ölür… İşte Lavinia’nın resmi:
Solda: “MEVHİBE BEYAT”
Mustafa Tunahan YILDIZ
Comentarios